FİKO VE VEFA
FİKO VE VEFA
Günümüzde iletişim, bilişim, teknoloji, endüstri alanlarında yaşanan gelişmeler neticesinde büyük imkân ve konforlarımız var. Bu imkân ve konforlarla zaman ve emekten tasarruf ediyor, daha fazla işi daha az zamanda yapabiliyoruz. Geriye, kendimize ve sevdiklerimize ayırabileceğimiz birçok zaman ve enerji kalması gerekirken, bizler yine yorgunuz ve yine zamansızlıkla mücadele ediyoruz. Bu durumun elbette ki tek sebepten kaynaklandığı söylenemez. Ama en büyük sebeplerinden biri çok daha fazla isterken zamanı ve enerjimizi hoyratça kullanmamızdır. Daha fazla kazanmak daha iyi yaşamak daha çok takdir görmek daha çok saygı duyulmak arzusu gibi nedenler itiyor bizi bu hoyratlığa. Beyinlerimizi ve ruhlarımızı “Daha çok” diye başlayan arzular meşgul ederken, insanlığımızın en güzel süsleri olan değerlerimizi ihmal ediyoruz. Öyle ki unutma derecesine kadar varıyor bu ihmal. Toplumda ve kendi içimizde unutulmaya yüz tutmuş o kadar güzel değerlerimiz var ki. Onları yeniden kazanma gayretine girsek, hayatımızın ve insanlığımızın tadı bambaşka olur. Ancak bugün bu değerlerimizin içinden sadece “Vefa” ya değinmek istiyorum.
Vefa deyince aklımıza ilk gelen nedir? Kimlere vefalı olunur? Gibi sorular gelir akla önce. Vefa, Kalu Bela’ dan beri insan oğlunun hayatında vardır. Vefa, sözünde durmak, unutmamak, yaşanmışlıklara gereken önemi verip sevgiyi, iyilikleri, kurulan bağları, dostlukları yaşatmak, diri tutmak için elinden geleni yapmaktır. Kalu Bela’ da ilk Allah’a söz verdik, “Senin yolundan ayrılmayacağız Rabbimiz.” Dedik. Belki de ilk vefasızlığımızı Allah’a yaptık. Daha sonra unutmayacağımız dediğimiz neleri ve kimleri unuttuk. Unuttuğumuzu da unuttuk belki de. Bizim insan olarak başaramadığımız “Vefa” yı bazen bir hayvan ne de güzel başarıyor.
Rahmetli Fikri amcamın bir köpeği vardı. Adı Fiko idi. Fiko amcamın köpeğiydi ama bütün ailenin gibi olmuştu. Öyle cana yakın, öyle güzeldi ki hepimiz onu çok severdik. Hepimizin gönlünde ayrı bir yer edinmişti. Bizim için değerli olmuştu. Değerini bütün ailenin gözünde daha da artıran bir vefa örneği sergiledi. O vefasını andığımızda halâ hepimizin gözleri dolar.
1998 Yılında amcam vefat etti. Köpeği epey zayıfladı. Özleminden zayıfladığını düşündük. Bir zaman sonra anladık ki; Fiko, ona verilen ekmekleri, kemikleri yemeyip, Fikri amcamın mezarının hemen yanındaki toprağı eşeleyip oraya gömüyormuş. Yemeklerini sahibine getiriyormuş. Onun gösterdiği vefa örneği duyan herkesi duygulandırdı. Bahsi geçtiğinde halâ duygulanır, Fiko’nun gösterdiği vefaya hayran kalırız. Fiko öleli de yıllar oldu. Ama o halâ bizim için değerlidir. Onu değerli kılan vefasıdır.
Son sözü söylemeden önce bir şey sormak istiyorum. “Vefa bir köpeği bile bu kadar değerli kılıyorsa insan vefa gösterdiğinde nasıl olur?” İnsanı insan yapan değerler, bizi güzelleştirir. Toplumu güzelleştirir. Dünyayı güzelleştirir. Eğer toplum ve dünya şikâyet ettiğimiz bir durumda ise bunda bizim payımız mutlaka var… İnsani değerlerimizi hep koruyabilmek, yaşatabilmek dileğiyle.
Saygılar, Sevgiler.
Hülya Ekmekci