KANDİL TATLISI
KANDİL TATLISI
Bazen biz insanoğlunun, yüzdüğü nimetler denizinin farkında olmadığı hatta denizde olduğunu unuttuğu bile olabiliyor. Birkaç yıl önce yaşadığım bir hadiseyi sizinle paylaşmak isterim. Yeni Müslüman olmuş, bu yönüyle alâkamı oldukça cezbeden bir arkadaşım ziyaretime gelmişti. Gelirken kandil münasebetiyle tatlı getirmişti. Getirdiği tatlıyı çay eşliğinde ikram ettim. Muhabbetimiz ilerliyor ama o ne çaydan bir yudum alıyor ne de tatlı yiyordu. “Muhabbetimiz güzel lakin çayın soğudu. Tatlı da yemedin.” Dediğimde. Yüzüme baktı, mahcup bir ifade ile “Kandilleri oruçla karşılamak çok güzel diye niyetlenmiştim.” dedi. Yeni Müslüman olmuş birinin bu kadar hassas olmasına duygulanırken kendi halime üzüldüm. “Maşallah arkadaşım, ne kadar güzel dinimizi hassasiyetle yaşayabilmek. Daha önce hiç sorma fırsatım olmadı. Müslüman olmaya nasıl karar verdin?” diye sorduğumda teşekkür edip anlatmaya başladı.
“Müslümanlığın sadece namazdan, bir ay tutulan oruçtan ve Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim okumaktan ibaret olduğunu sanıyordum. Bu yönüyle ilgimi çekmemişti. Eşimin dinimi değiştirmem konusunda bir ısrarı da yoktu. Zaten kendi dinimin gereklerini de tam yapıyor sayılmazdım. Bir ramazan programında; “Kur’an-ı Kerimin insanlığın rehberi, kullanma kılavuzu olduğunu, sadece Ramazan ayında değil her zaman okunması, anlaşılması gerektiğini ve yıllar geçtikçe mucizelerinin ilimle fark edildiğini söylendiğini işittim. Anne karnındaki bebeğin durumundan, göğün katmanından, dünyanın şeklinden, iki denizin birbirine karışmamasından Kur’an-ı Kerimde bahsedildiği gibi örnekleri ardı ardına açıklayarak sıralayınca bir anda ilgimi çekti İslam. Sonra Peygamberimiz (s.a.v.)’in dini insanlara anlatan elçi olduğunu, elçilik görevini yaparken nasıl hassas, merhametli ve affedici olduğunu, hele amcası Hz. Hamza’yı öldüren Vahşi ’yi bile affettiğini öğrenince İslam dininin çok güzel olduğunu fark ettim. Hayranlık uyandı içimde, sevgi belirdi. Araştırmaya başladım. Araştırdıkça da sevdim. Doğruluğa verilen önemi, kadına özellikle de anneye verilen değeri, komşu hakkı, yetimi gözetmek… Bütün bunlar sevgimi ve ilgimi daha da artırdı. Sonunda Müslüman oldum. Elimden geldiği kadarıyla uygulamaya çalışıyorum.” Dedi. Çok güzel ve heyecanlı anlatıyordu. “Bütün anlattıklarını daha fazlasını ben de biliyorum fakat aynı heyecanı neden duyamıyorum?” diye sordum kendime… Çünkü o kızgın kumlardan atlamıştı bu engin, ferah denize. Çünkü o bu nimetin olmadığı ruh halinden geliyordu. Ben ise hep bu denizin içinde hep bu nimetin kucağındaydım. Alıştığım, yokluğunu görmediğim nimetler heyecanlandırmıyordu…
Yeni Müslüman olan arkadaşımın getirdiği kandil tatlısı vesilesiyle ettiğimiz muhabbette fark ettim, gördüm durumumu. “Belki de birçok kişi benimle aynı durumdadır.” diyerek ferahlattım kendimi. O arkadaşın hassasiyetinden istedim rabbimden. Kandilleri heyecan ve coşkuyla yaşaya bilmeyi, içinde yüzdüğüm denizin tadını çıkartabilmeyi diledim.
Alemlere rahmet olarak gönderilen, ‘Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım.’ İfadesinin muhatabı, sevgili Peygamberimiz(s.a.v.)’in dünyaya teşriflerinin 827. Yıl dönümünü sevgi, saygı, şükran ve şükürle kutluyor, İslam alemini ve bütün insanlığı sekiz asır öteden nurlandıran Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e salâtü selam ediyorum. Mevlit Kandilimiz mübarek olsun.
Saygılar, Sevgiler.